7. Çin-AB Ticari ve Ekonomik Üst Düzey Diyaloğu, dün başkent Beijing'de düzenlendi

Ticaret savaşı söyleminin tüm dünyaya getirdiği olumsuz atmosferde yapılan Çin-AB Ticari ve Ekonomik Üst Düzey Diyaloğu, iki tarafın işbirliğinin önemini bir kez daha gösterdi.
7. Çin-AB Ticari ve Ekonomik Üst Düzey Diyaloğu, dün başkent Beijing'de düzenlendi.
Çin ile AB arasındaki en üst düzey ticari ve ekonomik diyaloğun son buluşmasına Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Siyasi Bürosu Üyesi ve Başbakan Yardımcısı Liu He ile Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Jyrki Katainen eş başkanlık etti.
Ancak, daha önceki diyaloglarla kıyaslandığında, son diyaloğun perde arkasının farklı olması dikkat çekiyor. Zira, ticaret savaşı söyleminin getirdiği olumsuz atmosfer dünyanın dört bir köşesini sarmış bulunuyor.
Çin ile AB üyesi ülkeler, ABD'nin ticari koruma "sopasının" mağduru konumundalar. Tabii bu suretle her iki taraf da Washington'a güçlü bir karşılık vermek zorunda kalıyor. Esasen, ticari küreselleşmenin desteklenerek hızlandırılması, Çin ve AB'nin ortak arzusu. Öte yandan bu yıl, Çin'de Reform ve Dışa Açılma Politikası'nın uygulanmasının 40. yıldönümü ve Çin-AB Liderler Zirvesi mekanizmasının kuruluşunun 20. yıldönümü.
7. Çin-AB Ticari ve Ekonomik Üst Düzey Diyaloğu'nun bu iki yıldönümünün kutlanacağı bir dönemde gerçekleştirilmesi, tabii ki Çin-AB işbirliğinin derinleştirilmesi için de yeni fırsatlar getiriyor.
Son diyalogda farklı alanlarda bir dizi netice elde edildi, kapsamlı uzlaşılara varıldı, böylece Çin ile AB halklarının, hatta dünya halklarının ortak beklentileri karşılandı.
Çin ile AB'den ortak tavır
Öncelikle Çin ve AB, son diyalog vesilesiyle tek taraflılığa ve ticari korumacılığa kararlılıkla karşı çıkılması yönünde ortak bir tavır ortaya koymuş oldu.
İki taraf, Dünya Ticaret Örgütü merkezli çok taraflı ticaret sisteminin korunması için ortak çaba harcayacaklarını, küresel ekonomik yönetişimi daha sağlıklı hâle getireceklerini de açıkladı.
Böylece Çin ve AB, Washington'un ticari korumacılık girişimlerine ortak bir karşılık verirken, dünyadaki iki önemlii ekonomi olarak üzerine düşen sorumlulukları da yerine getirmiş oldu.
Küreselleşme sürecinin ilerleticisi güçlerden ve bu süreçten yararlanan taraflar olarak Çin de AB de ticaret savaşını başlatmayı istemedi. Ancak iki taraf, kendi kritik çıkarlarını korumak için ABD ile ticaret savaşına girmek zorunda kalıyor.
Ortak bildiri dünyanın güvenini artırıyor
Bu bağlamda, küresel ekonominin yüzde 40'ını oluşturan Çin ve AB'nin yayımladığı ortak bildiri, dünya genelinde korumacılık ve tek taraflılık ile mücadele eden tarafların güvenini artırmanın yanında, huzurunu yitiren uluslararası düzene de yeniden istikrar kattı.
Şu an AB, Çin'in en büyük ticaret ortağı konumunda. Çin gümrük verileri, 2017 yılında Çin ile AB arasındaki ikili ticaret hacminin 616,92 milyar dolara ulaşarak, Çin'in dış ticaret hacminin yüzde 15'ini oluşturduğunu ortaya koyuyor.
Bugün AB'li girişimciler, Çin-AB Ekonomik ve Ticari Üst Düzey Diyaloğu'nda sağlanan neticeleri görüyor. Bunlar arasında, Kuşak ve Yol inisiyatifininn AB'nin kalkınma stratejisiyle kenetlenmesi ile dijital ekonomi, iklim değişikliği, finans, tarım ve dairesel ekonomi alanlarındaki işbirliğinin güçlendirilmesinin yanı sıra, 20. Çin-AB Liderler Zirvesi sırasında Çin ile AB ülkeleri arasında yatırım listelerinin karşılıklı olarak sunulması da yer alıyor.
Bu gelişmelere bakıldığında, hiç şüphesiz söz konusu tedbirlerin, Çinli ve Avrupalı iş adamlarına yeni kazanç alanları getireceği, ikili ticaretin daha dengeli ve dayanıklı olmasına imkân sağlayacağı söylenebilir. Bununla kalmayarak, ikili işbirliğinin pekiştirilmesiyle Çin ve AB'nin dış baskılarla başa çıkma gücü de artacak.
(Çin Uluslararası Radyosu )



Facebookta Paylaş