SESMİR Başkanı Orhan Ökmen'ih açıklaması aşağıda bulunuyor:
Toplam talep seviyesinin canlılığını koruması, Türkiye ekonomisi için esasen koruyucu bir kalkan olması gerekirken, fiiliyatta sadece enflasyonist sonuçlara yol açması, uygun ve doğru politikaların yoksunluğundadır: Salgının gidişatı ve aşılamanın zayıflığı ekonomik faaliyetler üzerinde negatif baskı yaratmasın rağmen tüketim ve yatırım talebi canlılığını hala korumaktadır. Talep canlılığı, döviz kuru artışları, bir kısım arz kanallarındaki kısıtlar ve enflasyon ataletinin devam etmesi fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümü üzerinde negatif baskılar oluşturmaya devam etmektedir. Nitekim Nisan ayı itibariyle tüketici enflasyonu %17.14, Üretici enflasyonu ise %35,17 olarak ölçülmüştür.
Bundan sonraki dönemde de üretici fiyatları kaynaklı baskılar, tüketici fiyatlarını bozmaya ve artırmaya devam edecektir.
İhracatta devam eden artışa ve altın ithalatındaki gerilemeye rağmen, güçlü iç talep ve emtia fiyatları cari işlemler dengesini olumsuz etkilemeye devam etmesi de önleyici ve doğru bir politika üretilememesi nedeniyledir.
Salgından olumsuz etkilenen hizmet sektörlerinin kamusal desteklerden yoksun kalması önemli bir hata olmuştur.
Çekingen ve isteksiz faiz politikaları, iç talepteki canlı seyrin devam etmesi ve uluslararası emtia fiyatlarındaki artışlara ve altın ithalatındaki düşüşe rağmen ithalat maliyetlerinin yükselmesine sebep olmaktadır.
Salgının tüm dünyada hızla yayılması ve buna bağlı olarak kısıtlamaların sıkılaştırılması turizm gelirleri üzerindeki sınırlamaları bu yılın sonuna kadar hep canlı tutacaktır.
Küresel risk iştahındaki iniş ve çıkışlar, Türkiye’de fiyat istikrarını iyice bozmakta, para politikasını etkisizleştirmekte, risk primi ve dış finansman imkânlarını daha da zorlaşmaktadır.
Türkiye’de risk priminin yönlendirilmesi ve yaratacağı risklerin önlenmesi için herhangi bir mekanizma oluşturulmamıştır: ABD’de uzun vadeli tahvil getirilerindeki yükselişler ve artan enflasyon nedeniyle Türkiye başta olmak üzere birçok gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışları devam etmiş, risk primleri artmıştır. Ancak risk primlerinin yönetimine ilişkin Türkiye’de herhangi bir önleyici mekanizma oluşturulmamıştır. Ülke risk primindeki artışı, finansal piyasalardaki oynaklığın doğurduğu etkileri, portföy çıkışlarının önlenmesini ve dış finansman imkânlarına dair riskleri azaltılmasını sağlayacak önleyici ve eş güdümlü politikalar üretilememiştir.
Fiyat istikrarı odaklı bir sıkı para politikası duruşunda, yatımcılar ikna edilememiştir: Küresel risk iştahındaki dalgalanmaların, Türkiye ekonomisi üzerinde risk oluşturmasına rağmen, fiyat istikrarı odaklı sıkı para politikası duruşunun sürdürülmesi konusunda yatımcılar ikna edilememiştir. TCMB, orta vadeli enflasyon görünümünü dikkate alarak mart ayında önden yüklemeli ve güçlü bir parasal sıkılaşma yapmış olmasına ve devamında da bugüne kadar politika faizini sabit tutulmakla birlikte, sıkı para politikası duruşuna dair iletişim pekte inandırıcı bulunmamış, gerekmesi halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılacağına dair yatırımcılar ikna edilememiştir.
Mevcut parasal duruşun krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkisi yetersiz kalmaktadır. Zira kredilerdeki artış eğilimi devam etmektedir