Sİİ raporu: Şirket Kâr Paylarının Eko Politiği

BDDK’nın banka kâr dağıtımlarına dair kararlar 2009’dan beri hareketlidir. Covid-19 nedeniyle şirket kârları, dağıtım miktar ya da zamanlamalarına dair Hazine-Maliye kararları keza. Şirket kâr dağıtımlarına %25 kısıt getirilmiş, uzatılıp uzatılmayacağı kritiktir. Şirket kârlarının önemli kısmı yabancıların, kârların dövize dönüp serbestçe ülkelerine götürülmesi, buna dair serbesti önemlidir. Şirket kârlarının dağıtılabilir olması, banka kredilerinin geri ödenmesinde kritikleşebilmektedir. Sistematik halde belli grup şirketlerin, özellikle iktidar iktisadi networklarının kârlarını çekmelerine kısıt konulup konulmadığına açıklık getirilmelidir.

 a) M.H. Miller-F. Modigliani dağıtılmayan kârların sadece zaman kaydırmaya yol açtıklarını, finansal değer ve parametreleri değiştirmeyeceğini varsayar. Myron Gordon ve John Lintner gibi karşıt görüştekilerse dağıtılmayan kârların ileride vuku bulacak riskleri pay sahiplerine şimdi taşıttığını, bu yolla finansal varlık fiyatlarını baskıladığını hatta düşürdüğünü vurgular.

b) Likiditesi etkilenmedik yahut bozulmadıkça şirketler, kâr dağıtmalıdır. Yakın dönemde yahut işi gereği yatırım yapmak zorunda olan şirketler, tahvil / kredi ödemesi bulunanlar kâr zaten dağıtmaz. Organik büyüme için fırsat kollayan şirketler kâr dağıtımından imtina edebilir ama bunda uzun müddet ısrar ettiklerinde kendi piyasa değerlerini ve yeni sermaye koyma kapasitelerini baskılamış olur.

c) Kârların aşırı oynaklaştığı ekonomilerde kurumsal şirketler, kârlarla ters istikamette kâr dağıtım oranlarını yükseltip düşürerek oynaklıkları tamponize ederler ki bu da piyasa değerini en çoklama değerindedir.


d) Şirketlerin ortaklık yapısında daha en baştan eko-politik tercih set edilmiş olabilir. Misal Almanya’dan zamanında Euro bozup göndermiş küçük ortakların büyük ortaklar karşısında az çok kollanmaları için asgari kâr payı dağıtımı öngörülebilir ve bu sermaye tabanını geniş tutmak suretiyle akılcı / işlevsel kabul edilmelidir.

e) Mali takvim içinde 2, 3, 4 taksitte kâr payı ödenebilmekte ve bu, şirketin yüksek kârlılık ve kâr payı ödeme gücünden başka çok yüksek likidite ve sermaye planlamasına, güçlü kurumsallığına işaret eder.

f) Düzenli yüksek kâr dağıtan şirketlerin piyasa değeri en çoklanmış ve eğer likit bir hisse senedi piyasası bulunulmaktaysa kâr paylarının ortakların hesaplara geçmesinden bağımsız işleyişte hisse senetleri nakde rahatlıkla çevrilebilirdir. Aksi de geçerli, hisse senedinin potansiyel alıcıları yüksek kâr payı ödemelerinden yararlanmak üzere emre amade potansiyel alıcı teşkil ettirirler. Buna nazaran şirketlerin yüksek ve düzenli kâr payı ödemeleri hisse senedi piyasaları ciddi güçlü hale getirirken dağıtılmayan kârlar bu dinamiği bozucudur.

 g) Dağıtılmayan kârlar ertesinde kârlılık oranları öncekiler gibi muhafaza edilemediğinde, dağıtılmayan kâr kadar ek kâr oranı elde etme örtük finansal yükümlülüğüyle birlikte şirketlerin piyasa değeri daha çok baskılanacaktır.

h) Yani, dağıtılmayan kârlar ancak artan genel kârlılık oranlarıyla eşleştiğinde akılcıdır, aksinde değildir. Zira piyasa değerlerinin daha çok aşınmasına yol açarlar. “Temel değer” piyasa değerini en çoklamaksa dağıtılmayan kârlar sıkıntı nedenidir.

 i) Dağıtılmayan kârlar, dağıtılmayan kâr miktarından çok daha fazla yeni sermaye koyma potansiyelini sınırlar. Dağıtılmayan kârlar ortakların başka faaliyetlerinden ya da borçlanma potansiyellerinden kaynaklanan yeni sermaye koyma potansiyellerini de aşındırır.

 j) Dağıtılmayan kârlara yaslanarak şirketlerin güçlendirilmesini hedefleyen Hazine/Maliye, er ya da geç, enflasyon yüksekse yakın zamanda, primli sermaye ihraçlarını ağır baskılamış olur. Primli sermaye ihraçları üstünden vergi alamaz hale gelir. Yahut primli hisse senedi ihraçlarında yeni pay alanlara eski pay sahiplerine oranla kayırma düzenlemesi yapmak zorunda kalır.

k) Finansal kriz ya da krize girerken iflasları engellemek isteyen Hazine-Maliye yönetimleri kâr dağıtımına engel getirir. Bu aslında kötü şirketlerin piyasadan ayıklanmalarını güçleştirici, piyasa gözetiminin zafiyetini somut hale getiricidir.

 l) Dağıtılmayan kâr kararı alan Hazine/Maliye, örtük olarak, üretilmiş kârların gerçekte kâr olup olmadıklarını sorgulatır ve eğer kâr dağıtılsaydı aslında sermayeden çekilmiş olacaktı düşüncesini besletir. Dağıtılmayan kârlara dair sürekli tutarsız düzenlemeler, sermayenin ve kazancının belli olma prensibini aşındırır.

m) Türk sermaye piyasasının temel düzenlemelerinden devlet tahvil oranları referans alınmak suretiyle kâr payı dağıtımı zarurî kılınabilmiş, pek yerindeydi.

n) Sermaye kazançlarının (hisse senedi alım satımı) vergilendirilme oranlarıyla kâr payının vergilendirilme oranları arasında fark yüksekse bu, kâr dağıtım kararlarını etkiler ve sermaye piyasasının etkinliğini sınırlar. o) Bankalarda kâr payı ödemelerinin ötelenmesi, banka sermaye bütçelemelerini ağır bozmuş, Türk bankacılık sisteminin cazibesini ağır geriletmiş, bilhassa yabancı bankaların sermaye koyma iştahlarını ciddi geriletmiş, bazı bankada sıçrama ölçüsünde fonlama maliyet artışına yol açmıştır. Bankalarda temettü ödemelerini öteleme, kredi sisteminin rasyonalitesini ağır baskılamıştır.

p) Döviz kurlarının nasıl muhasebeleştirildikleri ve buna dair geçmişe dönük düzenlemelerin sıklıkla devrede olmaları, vergi öteleme ve yapılandırmalarının süreklilik kazanması, şirket profesyonellerinin prim ödemeleri, şirketlerde düzenli-süreli yönetim sözleşmeleri, yabancı doğrudan sermayenin hacim kazanmış pay sahipliklerinde döviz cinsinden çıkışlara yol açan kâr payı ödemelerinin toplamları ve döviz likiditesinde ederleri kritiktir.

q) Amortisman oranları (sanayi şirketlerinde yüksek, kritiktir), kıdem tazminat yükümlülükleri (hizmet sektöründe nispi önemlidir), yüksek idari para ceza uygulaması bulunan piyasalar gözetilmelidir. PPI (kamu-özel işbirlikleri) ve kâr muhasebeleri, yüksek taşeron işçilikler ve bunların kamuya şartlı transfer edilmişlikleri, tümüne dair birikmiş / potansiyel hukuki çekişmeler, kâr payı ödemelerinin eko-politik ederini ve yönetimini güçleştirir.

***
Yasal Uyarı
 
  Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.