Makro analiz (Sesmir)

Ekonominin soğumasına izin vermeyen politikalarla enflasyon düşürülemez, tam aksine işin sonu ücret-fiyat artışı sarmalı yoluyla hiper enflasyona gider: Enflasyon karşısında, ekonomiyi soğutacak, çıktı açığını sıfırlayacak şekilde talep daraltması, verimliliği ve katma değeri artırılması gibi Ortodoks yöntemler bir kenara bırakılıp, azalan reel ücretlerin telafisi için popülist ücret zamları, vergi indirimleri, çeşitli destekleme paketleri gibi yöntemlere başvurulması, en tehlikeli mücadele yöntemdir. Zira, ekonominin kendiliğinden dahi soğumasına izin verilmemiş olmaktadır. Türkiye’de son iki üç yılda yapılan uygulamalar bu kapsamda hiper enflasyona yol açmaktadır. Enflasyonla kalıcı büyüme sağlanamaz.

Arz ve talep enflasyonun her iki türü için en etkili tek çözüm, pozitif reel faiz uygulamaları eşliğinde yapısal dönüşüme başlanmasıdır. Türkiye’de yapılamayan ve eksik olan budur. Seçim sonrasında ana hedef bu eksikliği gidermek olmalıdır.

İstikrarını kaybeden bir para, toplumun sosyal tabanını ve değişim kabiliyetini zayıflatarak para ikamesi yoluyla varlığını sürdürür. Türk parası, istikrarını ve dolayısıyla adil değer ölçme özelliğini kaybetmiş bir paradır.

Kaynakların rasyonel dağılımı giderek bozulmakta, istihdam düzeyi potansiyelin altında kalmaktadır: Son birkaç yılda görülen sermaye hasıla katsayısındaki yükselmeler, makine ve teçhizat yatırımlarına göre spekülatif yatırımların ve spekülatif kazançların daha fazla hız kazandığını göstermektedir. Son yıllarda kapanan firmaların sayısındaki artışlar, altına ve gayrimenkule yönelişler ve tasarruf eğilimindeki düşüşler, enflasyonun yatırım kararları üzerinde yol açtığı yanlışlık ve belirsizlik nedeniyledir.

Faiz oranları ve faiz politikaları yanlış belirlenmiş ise, Açık Piyasa İşlemleri, Karşılık Oranları, Kredi sınırlandırması ve selektif uygulamalar gibi diğer önlemlerin tamamı beklenen sonucu ve etkiyi üretemez. İşte bu nedenle Merkez Bankası kendi tespit ettiği hedeflere ulaşamamaktadır.

Sermayenin marjinal verimliği, faiz oranlarının üzerinde kaldığı müddetçe hiçbir para politikası yatırımların yönüne etki edemez. Merkez Bankası’nın son yıllardaki para politikasındaki etkinsizliğin de uzun vadeli sermaye oluşumunun zayıf kalmasının da ana nedeni budur.

Maliyet enflasyonuna neden olan CDS primlerinin düşürülmesini hedefleyen uygulamalar hep gündem dışı kalmıştır. Seçimlerden sonra CDD primlerini düşürecek ekonomik ve politik uygulamalara acilen başlanmalıdır.


 Orhan Ökmen
 Başkan
Sesmir Kurumsal ve Finansal Danışmanlık A.Ş
                                  ***
                               Yasal Uyarı
 
 Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.



Diğer Haberler
Rusya'da otomobil satışları Mart'ta yıllıık %10.6 geriledi -AEB
Japonya Başbakanı Kishida, BoJ Başkanlığını devralacak Ueda 10 Nisan'da görüşecek
Ukrayna Merkez Bankası uluslararası rezervleri 1 Nisan itibarıyla 31.9 milyar dolara yükseldi
Macron, Xi'ye Ukrayna'daki Rusya savaşının istikrarlılığı vurduğunu ve Ukrayna'daki on yıllardır süren barışı sona erdirdiğini söyledi
Çin Devlet Başkanı Xi: (Macron'la görüşmesi hakkında) Çin-Fransa ilişkileri pozitif ve istikrarlı ivmeyi koruyor
Facebookta Paylaş