Makro analiz (Sesmir)

Türkiye genelindeki elektrik tüketiminde, ilk gün oluşan %11 civarındaki düşüş ve Uluslararası kurumların “Düzey 4 Alarmı” şeklinde kategorilendirmesi, K. Maraş merkezli 10 ilde yaşanan depremlerin büyüklüğünü ve şiddetini göstermektedir.

Türkiye ekonomisinin gelirinin %10’luk kısmını bu on şehirler tarafından üretmektedir. Depremin Türkiye’de yayıldığı 10 ilde toplam 13.5 milyon kişi yaşamakta ve Türkiye ekonomisinin 2021 verilerine göre toplam 7.3 katrilyon TL’ lık GSYH ’sının % 9.21’lik kısmını üretmekte, Türkiye nüfusunun % 15.95’lik kısmını barındırmakta ve 2.13 Katrilyon TL’lık Türkiye genel bütçesinin içerdiği tahakkuk gelirlerinin yaklaşık % 6’sını sağlamaktadır. Türkiye tarımının %14.25’i, Sanayisinin % 11.18’i, İnşaat sektörünün % 8.68’nin, Hizmetler Sektörünün % 7.14’ü, Finans sektörünün % 4.37 si, Gayrimenkul sektörünün % 9.19’u, mesleki- idari ve destek hizmetleri sektörlerinin %5.12’si, Kamu yönetimi- sağlık- eğitim ve sosyal hizmet sektörlerinin %13.36’si bu 10 ilde gerçekleşmiştir.

Bu şehirlerin hemen hemen hepsi açısından turizm gelirleri düşüktür. Sanayi sektöründe, Antep, Osmaniye ve Maraş, Tarımda Şanlıurfa, İnşaatta Kilis ve Diyarbakır, Hizmetler sektöründe Hatay, Adana ve Gaziantep ön Plandadır. Ancak, bu şehirlerin hemen hemen hepsi açısından turizm gelirleri düşüktür.

Bu 10 il Türkiye ortalamasının yarısı kadar daha fakiridir. Türkiye kişi başına düşen gelir 2021 yılı için 9.592 Dolar iken, bu illerin kişi başına düşen millî geliri, ortalama 5.559 USD dir. Yani hemen hemen bu iller Türkiye genelinin yarısı kadar daha fakirdir. Bu 10 ilin arasında en fakir olanlar sırasıyla, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Adıyaman’dır. Yine bu iller arasında ekonomik durumu göreceli olarak en iyi olan Gaziantep bile, yoksulluk açısından Türkiye ortalamasının yaklaşık %20 daha altında kalmaktadır. Kesin istatistikler henüz ortaya çıkmamış olmakla birlikte, binlerce binan çöktüğü, binlerce kişinin hayatını kaybettiği ve/veya yaralandığı, değeri milyarları bulan maddi varlıkların enkaz altında kaldığı görülmektedir.

K.Maraş merkezli depremin ekonomiye maliyeti büyük olmakla beraber, ortaya bir klasik kriz hali çıkmayacaktır. Bütçe açığını artıcı ve milli geliri düşürücü etkileri olacaktır. Artan bütçe açıkları, peşinden fiyat istikrarsızlığını artıracak ve enflasyon hızını yukarı yönlü baskılayacaktır. İnşaat sektörü doğal olarak tekrar ivme kazanacak, kamusal borçlanma finans piyasaları yoluyla reel sektör açısında dışlanma (crowding out) etkisi yapacak ve sonuçta makro ekonomik göstergeler biraz daha bozulacaktır. Ancak tüm bu sonuçların, aynen 2000-2001 yıllarındaki Marmara depremleri gibi Türkiye ekonomisini genel olarak klasik anlamda bir krize sokma olasılığı şu anda zayıf gözükmektedir. Zira küresel sermaye akımlarının son iki yıldır Türkiye’yi terk etmesine bağlı olarak ekonominin dışsal şoklara karşı dayanıklılığının kısa vadede sıcak para denilen akımlardan negatif olarak etkilenme olasılığı yok gibidir.

Deprem nedeniyle 2023 yılında ve devamındaki en az iki yılda Türkiye’nin büyümesi gerileyecektir. Yıkılan ve/veya zarar gören konutların, aksayan mobil operatörlüğünün, kesintiye uğrayan elektrik hizmetlerinin, eğitim kurumlarının, fabrika ve imalathanelerin, yolların, barajların, hava alanlarının ve köprülerin deprem koşullarına göre yeniden inşa edilmesi ekonomiye çok ciddi büyüklükte maliyetler getireceği için, 2023 yılında ve devamındaki en az iki yılda Türkiye’nin büyümesi bir miktar gerileyecektir. Daha şimdiden eğitim öğretim aksamış durumdadır. Yıkılan mesken ve alt yapı maliyetleri, üretim kapasitesinde azalma meydana gelen İmalat sektörü üzerindeki etkileri, tarım, turizm, eğitim-sağlık sektörleri ve genel bütçe üzerinde depremlerin etkileri önemlidir.

Tahribatın tüm boyutları henüz tam olarak belirlenmemiş olmakla beraber, bu 10 ili kapsayan depremin 2023 yılına yansıyacak olan maliyeti, Türkiye ekonomisinin milli gelirinin % 5’i, devam eden üç yıldaki ilave maliyeti de % 3’ü civarında olacağı ve toplam parasal maliyetin ise yaklaşık 64 Milyar dolar civarına ulaşacağı öngörülmektedir. 10 ilde yaşayanlar açsından kişi başına düşen maliyetin yaklaşık, 4.750 Dolar, Türkiye genelindeki kişi başına düşen maliyetinin de 775 dolar olacağı hesaplanmaktadır. Halbuki bu maliyetin en fazla yarısından dahi az bir kaynakla bu ve bundan sonraki depremlerin ülke düzeyindeki yıkıcı etkileri önlenebilir ve bu kadar can kaybı da ortaya çıkmaz idi.

10 ilde gerçekleşen dış ticaret açığı 2.8 Milyar Dolardır. 2022 verilerine göre toplam 255 Milyar dolarlık Türkiye ihracatının % 8.49’luk kısmı yani 21.6 milyar dolarlık kısmı bu iller tarafında yapılmıştır. Bu ihracatın yaklaşık % 52’si tek başına Gaziantep tarafından gerçekleştirilmiştir. Aynı şekilde 2022 verilerine göre toplam 364 Milyar dolarlık Türkiye ithalatının % 6.71’lik kısmı yani 24.4 milyar dolarlık kısmı bu iller tarafında yapılmıştır. Bu ithalatın yaklaşık % 35’i yine tek başına Gaziantep tarafından gerçekleştirilmiştir. 10 ilde gerçekleşen dış ticaret açığı 2.8 Milyar Dolardır.

Büyük felaketlerle sonuçlanan her afet, siyasi ve ekonomik açılardan geçerli olan toplumsal alışkanlık ve anlayışları, devlet-vatandaş ilişkilerini, ideolojik doğmaların hakimiyetini, sivil toplumun rolünü ve işlevini kökünden değiştirmektedir. Şiddeti, etkilediği alanın büyüklüğü ve ortaya çıkan tahribat seviyesi ile tarihe geçen bu depremin ortaya çıkardığı en önemli sonuç, merkezileşen ve hatta merkezleşmenin uç noktasını teşkil eden tek kişilik rejimlerin, depremle mücadelede işlevsiz kaldığı, bunun yerine yerel/bölgesel idarelerin, yetki, karar alma, maddi olanak yaratma, ihtiyaca göre örgütlenme gibi her bakımdan güçlendirilmeleri gerektiği ortaya çıkmıştır. İdari yapılanmadaki merkezileşenin maksimum noktasına taşınmış olması, yerel yönetimlerin ve kamusal kurumların devre dışı kalmasına yol açmış ve bu nedenle depreme hazırlık ve depremle mücadele konusunda Türkiye başarılı olamamıştır.

Türkiye’de en gözde gelir kapısı haline gelen RANT EKONOMİSİ sürecinin, toplumsal SUÇ EKONOMİSİ haline dönüşmüş olmasının yarattığı büyük ahlaki zafiyet depremin acılarını ve maliyetini artırmıştır. Aileler konut alımı aşamasında, müte¬ahhitler konut yapımı aşamasında, kamu izin ve kontrol aşamasında veya usulsüz yapılan konutlara sonraki yıllarda imar afları getirilmesi yollarıyla bu ahlaki zafiyet sürecinin bir parçası ve sebebi olmuşlardır.

Depremin, Türkiye toplumsal yaşamı ve ekonomisi üzerinde yarattığı maliyet, stres, travma, zorluk, acı ve geciken kamusal tepkiye küskünlük hali yıllarca devam edecek, unutulamayacaktır.
 Orhan Ökmen
 Başkan
Sesmir Kurumsal ve Finansal Danışmanlık A.Ş
                                  ***
                               Yasal Uyarı
 
 Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.